Gözünden film şeridi gibi geçen hayatındaki yaşanmışlıklara, bir başka gözle baktın mı hiç? Çocuk nasıl okutulur, yemek sofrasına ekmek nasıl konur, simitle çay, hergün nasıl yenir, sorguladın mı hiç? Çarşı pazara akşam üstü çıkıp, kalan son malları, yarı fiyatına alabilmeyi umut edenleri duydun mu hiç? Torunlara lokum şeker götürmek için, gofret kutusuna kırılmasın diye saman içine yumurtalarını koyup satan yaşlı kadının umutla müşteri bekleyişini gördün mü hiç? Deve dikeninin dikenli yapraklarını nasırlı elleriyle temizleyip satan annenin eline batan dikenlerin acısını htin mi hiç? Frenk yemişini (kürek yemişi) eldivensiz toplayıp, kargıdan ördüğü sepetiyle, mahalle mahalle satmaya çalışan ihtiyar amcayı elindeki sararmış mendille alnını silerken gördün mü hiç? Okul önlüğü alabilmek için, sıcakta sokak sokak dolaşan, evinden getirdiği tepsiyle fırından aldığı simitleri düşürmemek için, başına tepsiyi koyan çocuğu gördün mü hiç? Dilenmeyip mendil kalem satana, parayı verip, mendil kalem kalsın dediğinde; “Olmaz gardaş, ben ticaret yapıyorum” diyen onurlu delikanlıyı takdir ettin mi hiç? Boyayalım abi dediğinde; ayakkabın parlak ve cilalı olsa da, tamam boyayabilirsin kardeşim deyip boyattığında ”şükür siftahımızı yaptık” diyenin yüzündeki şükür ifadesini gördün mü hiç? Keçi kılından çuval içindeki soğuk toros karlarını el bıçkısıyla dilimleyip şerbet suyu koyan yaşlı dayının parayı çıkınına (kese) koyuşunu gördün mü hiç? Köyün ağası okula, bir kuruş hayır hasenata yardımcı olamaz iken; civcivli tavuklarını kargıdan ördüğü koca sepete koyup satan yaşlı ninenin, bunu duyup “gelin oğullarım! alın bu benim kefen paramdı, biz okuyamadık onlar güzel okullarda okusunlar deyip; tüm sermayesi olan kefen parasını bağışlayan nineyi, duydun mu hiç? Arife günü, bayram günü, tıpkı çocukluğundaki gibi pişi, şeker, para toplayan çocuğu gördüğünde, çocukluğun aklına geldiğinde duygulandın mı hiç? Bayram sabahı harçlık almak için, el öpmeye kime gitsem kim para verir onu bayramlamaya gitsem dediğin günleri hatırladın mı hiç? Rahmeti rahmana kavuşmuş, eski yıllarda elini öptüğün amcan, deden, ninen, koca baban, annen, aklına geldiğinde iki damla yaş yanaklarından döküldü mü hiç? Sezen Aksu’nun,”Haydi gel benimle ol, oturup bakalım dünyadaki neslimize” derkenki manayı anlayıp, bir an ahir ötelere dalıp gittin mi hiç? İşte gidiyorum çeşm-i siyahım şarkısıyla, sevdiklerine veda eder gözüyle kendine baktın mı hiç? Bir varım bir den yokum deyip, yalan bu dünya, aldanma gönül dedin mi hiç?... Allah gönül aleminden ayırmasın. Elinle gününle gelen her günün bayramın olsun.. M.V.O.
|