|
|||
NEREDEN BİLİRİM | |||
M.V.Ö | |||
“Kaçmak gerek kaçmak! diyenin kaçışını, işten güçten, sorumluluktan kaçmak olarak anlayan, bu kaçışın içe dönük bir kaçış olduğunu, nerden bilirim.
Yunus’un “Bir ben vardır ben de, benden içeri” derken; anlatmak istediğini ben nerden bilirim.
Kendinle hesaplaşıp kendinle konuşanın meczup olmadığını, ben nerden bilirim.
Fikir etmenin, düşünmenin, tefekkür etmenin dış dünyadan uzaklaşmak olmadığını, içindeki ‘ben’ ile sohbet diyalog ediş olduğunu, kendi özüne dönüş olduğunu, ben nerden bilirim.
En büyük kültürün, bilginin, ilmin, kendini acımadan yargılamak, sorgulamak olduğunu, ben nerden bilirim?!
Başkalarının hayatını yaşamaktan ziyade kendi hayatına kendi düşünce ve fikirlerine önem vermenin bir duruş bir karakter koyma olduğunu, ben nerden bileyim.
Başkalarını kendi nefsine tercih edip, manen büyümenin, Rızai İlahinin hoşnutluğunu kazanmak olduğunu, ben nerden bileyim. “Benimdir ben kazandım, benim emeğim, benim malımdır, kime ne?” dediğin malın mülkün, aslında yetimin, garibanın fukaranın olduğunu, aslında bizim olmadığını, infak etmek için bize emanet verildiğini, nerden bileyim.
Asıl olanın sadece müslümanım demek olmadığını, “ben mü’min olanlardanım” diyebilmek olduğunu, kuru kuruya ibadetin, ibadet olmadığını, asıl ibadetin hakkaniyetli, adaletli. Ahlaklı, saygılı dürüst ve insânîlik olduğunu, ben nerden bileyim.
Bir insan tebessüm edip selam verdiğin de, “bu da kim? tanımıyorum görmedim” dediğin, ardından baktığın insanın, yaradanın has kulu olduğunu, belki de Hızır’ın selam verdiğini, misliyle karşılık vermem gerektiğini, bunun minnetin bir tezahürü olduğunu, ben nerden bileyim.
Aldığın her nefeste ölüme gidildiğini, gönlün yaşı genç hissedilse de bedensel olarak iflasa gidildiğini, saçlardaki beyazların “haddine gel” dediğini. Her gün aynanın beyaz saçların hatırlatıp, ölümün beyaz olduğunu, beyazlara sarıp sarmaladığını, bunu her gün her bakışta anlattığını, ben nerden bilirim.
Dünyanın bir oyun olduğunu, verilmiş rolleri oynayanın biz; oynatanın, imtihan edenin Allah olduğunu, bunu bilmeyip zevk veren oyuna dalmanın aldanmak olduğunu ben nerden bileyim.
“Elliye elsiz, dilliye dilsiz olmak lazım” derken; bunun susmak olmadığını, boyun eğmek olmadığını, ezilmişlik silinmişlik olmadığını, bunun bir ilahi büyüklükten olduğunu, ben nerden bileyim.
Kainatta, bir Andromeda, Galaksiler, onun içinde Samanyolu, onun içinde görünmeyecek kadar küçük Güneş sistemi ve devasa gezegenler ve onun arasında bir dünya, onun içinde dağlar, karalar, derya denizler ve de onun içinde de insan bir nokta bile değil iken, topuğundaki nasırda bulunan bir hücreden dahi haberi yok iken, bir aciz kul iken, “ben, ben”demenin, kibirden başka bir şey olmadığını ben nerden bileyim.
Kürrede zerre olup, kürrenin de zerrede gizli olduğunu, aslında kendinin de bir hiç olduğunu, “hiç” likte yok olduğunu, ey! şu yazıyı yazan, sen nerden bileceksin?! MVO.
|
|||
Etiketler: NEREDEN, BİLİRİM, |
|