M.V.Ö Eğitirsen deha eğitmezsen bela...

MHP Gazetecilerle Buluştu

Serik’te Engelliler haftası kutlandı

10. İşitme Engelliler Avrupa Şampiyonası Antalya’da başlıyor

Yoldan çıkan Tır’ın sürücüsü yaralandı

Akçaalan İlkokulu Öğrencilerinden Büyük Başarı!

Yazı Detayı

15 Ekim 2021 - Cuma 10:35

Bu yazı 248 kez okundu

Eğitirsen deha eğitmezsen bela...

M.V.Ö

Eğitim; uzun yıllara sirayet eden bir yatırımdır... Mevzu insan eğitimi olunca çok daha önemli hale geliyor. Bir bitkinin, bir ağacın eğitimi yoktur. Allahın kodlayarak görev verdiği bir ruhtur bir candır... Hayvanlar; kodlanmış ve kurgulanmıştır. Akıl seviyesi, zeka seviyeleri kısıtlanmıştır. Doğal dengeyi sağlamak, korumak için, yaşamın kutsalı ve özeli olan insanoğluna da yardımcılıktır görevi.

Ya İnsanoğlu? Eğitirsen deha; eğitmezsen beladır... İnsan doğduğu andan itibaren başkasına muhtaçtır. Eğitilmeye öğretilmeye muhtaçtır. Ana kucağında ailede başlar eğitimi. İlkokul, orta, lise ve üniversiteye ek olarak hayat okulunda eğitimi devam eder..

Bu eğitimden başarıyla geçemeyenlerin örneksel davranışlarından kesitler sunalım. Çocuk ya da genç tıfıl, bakkala gidiyor alıyor kırakeri, yiyerek geliyor. İçini hallediyor, kabuğunu poşetini yola ya da senin benim evin önüne atıyor. Hergün çöp topla işin yoksa! Yahu evladım ailen, annen baban ya da okulda sana bunu öğretmiyorlar mı? Öğretmenin ya boşa konuşuyor size ya da verileni uygulamıyorsunuz!.

Sigara paketini elinde buruşturuyor kamufle olsun diye ağaçların dibine basket atıyor. Köpeğini gezdiriyor kendi laf edip langırdıyor. Arkasından gelen onun sevgili pitbull köpeği bahçeye dalıyor, evin önündeki kedi yavrusunu itlaf ediyor. Fidanları, ağaçları sulamak için evin önüne musluk koyuyorsun, yolun kenarında tabi. Ergen efendiler, hayır olsun içiyorlar suyu, bir de bir birini ıslatıyorlar. Kovalamaca kaçmaca der iken sabaha kadar çık bırakılan musluk ve akan su. İnanılmaz yüksek gelen su parası.

Vebal koçum vebal. Kul hakkının ne olduğunu sen nereden bileceksin? Eğitimini almamışsın, alsaydın böyle yapmazdın. Gecenin saat üçü, açmış arabanın bagajını, anfili müzik seti son sesle açık, herkes yatağından fırlıyor, herkes telaşla balkonda. Motorsikletin eksozu patlaktan ziyade özellikle açık zav zav bağırtıyor. Bir de jikleye basıp pat pat tabanca sesi gibi sesler. Şahini almış, döner göbekte patinaj çekiyor, lastik yanıyor duman ortalığı götürmüş yine herkes balkonda. Bakkaldan almış patlayıcı, mahallenin ortasında patlatıyor. Akşam çekmiş kafayı kankisiyle yürüyor en yüksek volümle hem konuşuyor, hem basıyor argoyu küfürü. Utanma yok ki ; Sen yaz günü balkonda misafirinle muhterem küfürbazın her dediğini duyuyor o değil sen utanıyorsun. Binmiş mobilete bastırıyor gaza. Oturağın üstüne yüz üstü yatmış, bacaklar arka sele de tam siper duruşu gazlıyor. Ya hu gitse gitse,70 ya da 80 km maksimum hızla gider, htikleri önemli tabii, sanki Motocroscu Kenan Sofuoğlu. Doğana şahine havalı amortisör koyuyor araba yerde. Sanki süper kahraman Batmanın yarasa tipli arabası. Arka teker yüksek, ön tekerlekteki amortisör kesik yere 2 santim, yoldaki tümsekten geçemiyor çapraz geçiş yapmaya çalışıyor, sürtünme sesi kulak yırtıyor. Kendine de arabaya da eziyet. Böyle yapınca bu araba Ferrari mi oluyor? Hani böyleleri de var. Avrupa da arabalar yavaştır ve nerede ise hiç korna çalmazlar, etrafa rahatsızlık vermek istemezler. Biz de ise korna ile konuşur, kornayla selamlaşılır. Bu arada Avrupa'da trafikte motorsikletliler önemli önceliklere sahiptir. Onların hava yastıkları yoktur. İki teker üstündedir. Araba kadar can güvenliği yoktur. Sürücü koltuğuna oturan bizim jawslar, ejderhalar, süpermenler, motorsikletli bir sürücü tarafından geçilmeyi asla kabullenemezler. Üstüne arabayı kırar ya da yol vermezler. Sonra kazalar, yaralanmalar, can kayıpları, üzenler üzülenler.